
15.07.2009 tarihli ''ilkadimdergisidiyadin.blokspot.com'' haber sitesinde iki Aile arasındaki barış haberine gelen yorum ve değerlendirmeler beni çok duygulandırdı. İnanınız ki gözlerim yaşardı. Meğerse insanlar bu anlamsız ve manasız kavgalardan ne kadarda rahatsız ve muzdaripmiş, ne kadar barışa huzura kanıksamışlar.
Haklılar çünkü bu gençler gözlerini hayata açtıkları Günden bu Güne kadar hem bölgedeki huzursuzluklar, çatışmalar, kavgalar hem de aşiretçilik ve ilkel kan davalarından kaynaklanan çatışmalardan, huzursuzluklardan, düşmanlıklardan, kan ve gözyaşlarından başka bir şey görmediler.
Bu anlamsız çatışmalar sonucunda, ya ailelerinden birini toprağa verdiler ya da cezaevine yolladılar ya da bir Gün bu olaylar bizimde başımızda gelir endişesiyle köylerini, baba ocaklarını, evlerini, barklarını, terk ederek başka Diyarlara göç etmek zorunda kaldılar.
Belki gittikleri yerlerde yaşam standartları bırakıp gittikleri köylerindekinden çok daha yüksek olabilir amma Baba toprağının hasreti eminim ki içlerini yakıyor. Zaten gelen yorumlardan da açık bir şekilde görülüyor bu.
İnsanın doğup büyüdüğü çocukluğunu geçirdiği koşup oynadığı yerin tadını hiçbir şey veremiyor. Bunu ancak yaşayan bilir. Hani bülbülü Altın kafese koymuşlar ya, o yine ‘’Ah vatanım Vah vatanım’’ demiş. Onun vatanı neresi biliyor musunuz? Dikenlerin başı ve dikenli çalılıklar.
İşte yanan, kan ağlayan yürekler bu yürekler. Onun için barışa huzura kardeşliğe bu kadar susamışlar. Çünkü ateş düştüğü yeri yakar. Yaşamayan bilmez, acıyı ekmeğine katık yapmayı, zulümle tebessüm etmeyi.
Şairin deyimi ile;‘’Zülüm içinde tebessüm acı hem de nasıl acıÇeken bilir kardeş çekmeyenler yabancı’’
Çekmeyen ne bilsin, zulmün acısını tatmadıkça. Ölümün soğuk nefesini ensesinde his etmedikçe.
Toplumun belki yüzde 95 i bu çağdışı ve manasız aşiretçilikten kaynaklanan kan davalarından muzdarip; Amma buna karşın yüzde beşlik bir azınlığın anlayışı ne yazık ki toplumun hayatına hâkim. Toplum da bu ilkel ve sakat anlayışa kaderiymiş gibi rıza göstermektedir.
Şöyle ki; İşin en Acı ve en vahim tarafı da şu ki, bu ilkel kan davalarından muzdarip toplum kesimi ve özelikle okumuş, aydın insanlarda buna tepkisiz kalabilmekte ve yüzde beşlik azınlığınca çizilen hayat tarzını büyük bir teslimiyetle benimsenmekte ve bu onur kırıcı harekete katlanabilmektedirler.
Bu da insan onurunun ve şerefinin ayaklar Altına alınması demektir. Bunun hazmı ve buna sessiz kalınması da kabullenebilecek bir durum olmasa gerek. Buna karşı çıkılmazsa asırlarca süre gelen bu yanlış ve ilkel anlayış kim bilir belki asırlarca sürecek ve yine nice gencecik bedenler ya zindanlarda ya da Toprakta çürüyecek ve nice annelerin yüreği yanacak, eşler dul çocuklar yetim kalacak. Niceleri de yerini yurdunu terk etmek zorunda kalacak. Ve gittikleri yerlerde de ömür boyu ölüm korkusu ile kaşıyacaklar.
Kısacası topluma yön veren sakat ve ilkel düşünceler insanların hayatını çekilmez hale getirerek cehennem hayatına çevirmeye devam edecekler.
Ne adına? Bir hizipçilik ve aşiretçilik uğruna.
Bazı siyasiler oy’a çevirme hesabı ile Aşiretçiliği körükleyerek zinde tutmaya çalışmaktadırlar. Çünkü onlar aşiretleri oy deposu olarak görüyorlar. Bu unsur onların varlık sebebidir. Eğer Bu unsur biterse siyası hayatlarını de biteceğini çok iyi biliyorlar.
Küçük bir azınlık olan çıkar grupları ile aşiretçilikten nemalanan ve medet uman bazı siyasiler ve bunlara çanak tutanlar, mağdur ve mazlum bu halkın geleceğini ipotek altına almaktan artık vazgeçmelidirler.
Artık insanlarında bu oyunu görmesi, bu anlayıştan olan menfaat gruplarının ve siyasilerinde bu yanlıştan dönmeleri lazım.
Mazlum, mağdur insanların kan ve gözyaşları üzerinde, itibar, servet, ikbal ve siyası rant, sağlayanlara, toplumun tüm katmanları (bilinçli insanları, aydınları ve aklıselim sahipleri) dur demesi lazım.
Bunun bir yazgı ve kader olmadığını insanlara izah edilmesi lazım. Çünkü toplum öyle şartlandırılmış ki bu düzene karşı gelmek sanki değer yargılarına, Mukaddes değerlerine karşı geliniyormuş gibi bir anlayış hakim.
Artık bilgi, teknoloji ve internet çağındayız. Dünya insanları uzayın derinliklerine gitmeyi, İnsan kopyalamayı, ışınlamayı tartışırken bakın biz hala ne ile uğraşıyoruz ve neyi tartışıyoruz.
Tüm Dünya milletleri, ilimi, irfanı rehber edinirken, Yüce İslam dini de bunu farz kılmış iken, hala okuma yazması bile olmayan cehalet çukuruna yuvarlanan birleri, benim halkımın rehberi olmaya devam ediyor.
. Bu da halkımıza ve insanımıza hem zulüm hem de büyük bir hakarettir.
Aşireti, Aşiretçiliğe çevirmedikçe, aşiretçilik adına insanları bir birine düşürmedikçe, toplumda kin nefret tohumunu ekmedikçe, ayrılıklara sebebiyet vermedikçe, bir zülüm unsuru, ölüm kusan bir silah, siyası rant aracı olarak kullanılmadıkça kimsenin bir diyeceği olmaz
Bu durum böyle giderse, gelecek nesillerin bugün ki sorumlu konumdaki dedeleri hakkında pek iç açıcı sözler sarf etmeyecekleri bir gerçektir.
Bu gidişatın değişmesinde pek ümitli değiliz çünkü bu derin yaraya neşter atacak bir cerraha ihtiyaç var, bu dertleri dert edinecek ve sahiplenen birlerine ihtiyaç var. Şimdilik görünürde öyle bir ümit yok.
Yanı şimdilik bu gidişatı değiştirecek kimseler yok. Amma Allah kimsesizler kimsesidir. En büyük ümidimiz, dileğimiz ve tesellimiz de budur.
Hiç kimsesiz kimse yok, var her kimsenin bir kimsesi, kimsesiz kaldık yetiş ey kimsesizler kimsesi.
Duasını eksik etmeyelim halkımızın ve çocuklarımızın geleceği için.Bu kanın, vahşetin durması ilkel bir anlayış olan kan davalarının kalkması için bakın gençler söz konusu sitede nasıl feryat ediyorlar adeta yalvarıyorlar.
Yorumlardan Bazıları
‘’yapılan bu barışın tüm Diyadin ve İslam alemine mutlu yarınlar içinde kardeşlik ve sevgi içinde mutluluk ve huzur getirmesini temenni ederim. Katkısı olan tüm Diyadin halkına sevgilerimle... SERVET DİLAN
Bu barışta emeği geçen herkese minnettarız.diyadinnet ailesine de bu ilgilerinden dolayı çok teşekkür ediyoruz.
Her iki Ailenin de bundan sonra daha dikkatli olmalarını temenni ediyoruz...
Ben ağrı Diyadinliyim 2 yıldır İstanbul da ikamet ediyorum bu haberi duyunca çok sevindim her iki ailenin barışmasına sebep olan herkesin Allah yardımcısı olsun
Halkımızın daha insancıl yarınlarda yaşaması için bu feodal ve bir o kadar da vahşi olan değerlerin bir daha yaşanmaması umuduyla BARIŞA inanan herkesi yürekten selamlıyorum.
Böyle olayların bir daha yaşanmaması için cenabı Haktan niyaz ediyorum. Sevgili gençler, artık eski, orta çağın cehalet ve düşünceleri bırakalım. Bu çağ artık kan davası çağı değil, bilgi, akıl ve teknoloji çağıdır. Artık birlik olalım. İnan ki kırk yaşındayım, otuz senem Diyadin de geçti. Bir gün rahat, huzurlu yaşamadım. Hep şu ağa bu bey artık bunların peşinde gitmiyelım doğruluğun ve Adaletin peşinde koşalım.Sevgi, barış, huzurlu bir dünya dileği ile hoşça kalın……………Hacıhalıtalı Feyat Yaşar.
Bu nedenlerden dolayı hep geride kalıyoruz ve barışmalarına çok mutlu oldum ve birde benim koyum hadi hayırlısı inşallah diğer aşiretlerde barışır.
Kan davası ve Kısır düşünceler ne zaman ki bu memleketi terk ederse o zaman varırız belki bir yerlere. Bu asırda var mı böle bir saçmalık daha. Memleketin başına kâbus gibi çöken bu zihniyeti istemeyelim artık ve de desteklemeyelim diyorum. Yazık artık bir kişinin anlık sinirinden kaynaklanan hatasını bir gruba ve de topluma mal etmeyi terk edelim artık. Beynimiz başka şeylere çalışsın.İş isteyelim, hak özgürlük ve de demokrasi. Bir şeyler üretelim artık tüketmeyelim var olan umutlarımızı... uzaklardan..
Ben şefik yüce aşağı dalören köyünde doğdum 20 yıldır aydın ilinde yaşıyorum benim köyümde kan davası söylentilerine çok rahatsız oldum biz hangi çağda yaşıyoruz o kadar mı cahil kalmışız hâlâ daha aşiretçilik kan davası peşine koşuyoruz adam vurmaktan hala övgü veriyoruz ne ayıp bir şey çocuklarımıza kötü örnek oluyorlar çocukların eline silah değil Kalem vermeniz gerekmez mi adam öldürme yerine iş sahibi yapmak değil mi paranızı avukatlara vermekten çocuklarınızın okul masraflarına vermek değil mi her gün mahkeme kapılarına birbirine iftira atmaktansa daha güzel yaşamak hakkınız değil mi aşiretçilik yapmaktansa milliyetçilik daha iyi değil mi onun için herkesi daha bilinçli daha akıllı kavgasız güzel bir hayat istiyorum memleketime selam 10.08.2008 ŞEFİK YÜCEALLAH İNŞALAH TÜM MÜSLÜMANLARI KAZA VE BEALLALARDAN KORUSUN İNŞALAH BUNDAN SONRA BÖLE BİR HATA VE ÖFKEYLE KALKMAZLAR İSYANIM ALLAHA DEĞİL Bütün ALLAHSIZLARA VURAL BEY?
Her zaman demişim benim köyüm inci tanesi kadar değerlidir fesatlar aramıza girmesinler ÖZAL POLAT’’
Noktasına virgülüne dokunmadan gençlerin dertlerini, ızdırablarını, arzularını aktardım. Gerisini vicdanlara bırakıyorum.
Hacıhalıtlı Feyat’ın, Şefik YÜCE’nın ve uzaklardan rumuzu ile feryat eden hemşerimizin söyledikleri kulaklarımızda çınlasın.
Aşiretçilik, halkımızın özgür gelişimi ve demokratikleşmesi önünde hâlâ Ayak bağı olarak duruyor. Toplumun gelişmesinin Anahtar kavramı aşiretçiliktir.
Aşiret kavramı; ilk çağlardan beri bir toplumsal örgütlenme biçimi olarak şekillenmiş ve sonrasında yerini yeni örgütlenmelere bırakıp tarih sahnesinden çekilmiş değil, aksine günümüze kadar çok az değişikliğe uğrayarak toplumların tarihini belirlemiştir.
Başka bir anlatımla;Aşiret ile aşiretçilik farklı kavramlardır.Aşiret kavramı; her kavim ve millette mutlaka çeşitli şekilleri ile bulunur. Bu kimi zaman klan olarak adlandırılır, kimi zaman kavim veya başka isimlerle zikredilir (Kaynaklardan toplum hiyerarşik teşekküllü, Yukardan aşağıya doğru şöyle sıralanmaktadır, boy (kabile, taife), Aşiret, cemaat, oymak, Mahalle, oba (aile)) olsa da her zaman var olagelen ve insanlığın fıtratından olan bir örgütlenme şekli olarak tezahür etmektedir.
Aşiretçilik ise aşiret kavramını haksız bir amaca ulaşmak için bir araç olarak kullanılmasıdır. Hizipçiliktir, Ayrılıktır, aykırılıktır..
Bizim burada temas ettiğimiz ve eleştirdiğimiz, Aşiret değil aşiretçiliktir.
Aşiret kavramı, Günümüzde eğer birileri elinde zülüm aracı olarak kullanılıyorsa, mazlumu zalime ezdiriyorsa, aşiret adına aşiretçilik yapılıyorsa yanı bu sistem mazlumu, mağduru, zayıfı korumuyorsa o zaman tarihin içindeki misyonunu tamamlaması lazımYüce Allah Kuran’ı Kerimde Şöyle buyuruyor;
‘’Sizleri kavim kavim yaratım ki birbirinizi tanıyasınız’’
Cenabı hak insanların bir birini tanınması için kavim kavim, aşiret aşiret tayfa tayfa olarak yaratmış yoksa bir birini boğazlaması için değil.
İkinci bir ilahi ikaz;‘’Bir insanı haksız yere öldüren tüm insanları öldürmüş gibidir.’’Bakın iki cihan Serverı peygamberler Peygamberi gönüler sultanı Hz. MUHAMMED (s.a.v) bin beş yüz küsur yıl önce kan davasının cahiliye dönemlerin ilkel bir âdeti olduğunu ve ayaklarının altına aldığını vurgulayarak şöyle buyuruyor; İlk insan Hakları evrensel bildirgesi olan veda hutbesinde;
‘’ Ashabım! Dikkat ediniz cahiliye den kalma bütün adetler kaldırılmıştır. Ayağımın altındadır. Cahiliye devrinde güdülen kan davaları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdulmuttalib’in torunu İlyas bin Rabia’nın kan davasıdır….’’
Evet, kaldırdığı ilk kan davası amcasının torununun kan davasıdır.Şimdi soruyorum; Ölüm makinesi haline getirilen genç kardeşim, bu kadar gerçekler karşısında ve bu ilahi ikazlara, rağmen hâla aşiretçilik adına ölmeye öldürmeye devam mı? Yoksa insanca, kardeşçe yaşama yönünde mi Kararın?
Bu anlamsız çatışmalar sonucunda, ya ailelerinden birini toprağa verdiler ya da cezaevine yolladılar ya da bir Gün bu olaylar bizimde başımızda gelir endişesiyle köylerini, baba ocaklarını, evlerini, barklarını, terk ederek başka Diyarlara göç etmek zorunda kaldılar.
Belki gittikleri yerlerde yaşam standartları bırakıp gittikleri köylerindekinden çok daha yüksek olabilir amma Baba toprağının hasreti eminim ki içlerini yakıyor. Zaten gelen yorumlardan da açık bir şekilde görülüyor bu.
İnsanın doğup büyüdüğü çocukluğunu geçirdiği koşup oynadığı yerin tadını hiçbir şey veremiyor. Bunu ancak yaşayan bilir. Hani bülbülü Altın kafese koymuşlar ya, o yine ‘’Ah vatanım Vah vatanım’’ demiş. Onun vatanı neresi biliyor musunuz? Dikenlerin başı ve dikenli çalılıklar.
İşte yanan, kan ağlayan yürekler bu yürekler. Onun için barışa huzura kardeşliğe bu kadar susamışlar. Çünkü ateş düştüğü yeri yakar. Yaşamayan bilmez, acıyı ekmeğine katık yapmayı, zulümle tebessüm etmeyi.
Şairin deyimi ile;‘’Zülüm içinde tebessüm acı hem de nasıl acıÇeken bilir kardeş çekmeyenler yabancı’’
Çekmeyen ne bilsin, zulmün acısını tatmadıkça. Ölümün soğuk nefesini ensesinde his etmedikçe.
Toplumun belki yüzde 95 i bu çağdışı ve manasız aşiretçilikten kaynaklanan kan davalarından muzdarip; Amma buna karşın yüzde beşlik bir azınlığın anlayışı ne yazık ki toplumun hayatına hâkim. Toplum da bu ilkel ve sakat anlayışa kaderiymiş gibi rıza göstermektedir.
Şöyle ki; İşin en Acı ve en vahim tarafı da şu ki, bu ilkel kan davalarından muzdarip toplum kesimi ve özelikle okumuş, aydın insanlarda buna tepkisiz kalabilmekte ve yüzde beşlik azınlığınca çizilen hayat tarzını büyük bir teslimiyetle benimsenmekte ve bu onur kırıcı harekete katlanabilmektedirler.
Bu da insan onurunun ve şerefinin ayaklar Altına alınması demektir. Bunun hazmı ve buna sessiz kalınması da kabullenebilecek bir durum olmasa gerek. Buna karşı çıkılmazsa asırlarca süre gelen bu yanlış ve ilkel anlayış kim bilir belki asırlarca sürecek ve yine nice gencecik bedenler ya zindanlarda ya da Toprakta çürüyecek ve nice annelerin yüreği yanacak, eşler dul çocuklar yetim kalacak. Niceleri de yerini yurdunu terk etmek zorunda kalacak. Ve gittikleri yerlerde de ömür boyu ölüm korkusu ile kaşıyacaklar.
Kısacası topluma yön veren sakat ve ilkel düşünceler insanların hayatını çekilmez hale getirerek cehennem hayatına çevirmeye devam edecekler.
Ne adına? Bir hizipçilik ve aşiretçilik uğruna.
Bazı siyasiler oy’a çevirme hesabı ile Aşiretçiliği körükleyerek zinde tutmaya çalışmaktadırlar. Çünkü onlar aşiretleri oy deposu olarak görüyorlar. Bu unsur onların varlık sebebidir. Eğer Bu unsur biterse siyası hayatlarını de biteceğini çok iyi biliyorlar.
Küçük bir azınlık olan çıkar grupları ile aşiretçilikten nemalanan ve medet uman bazı siyasiler ve bunlara çanak tutanlar, mağdur ve mazlum bu halkın geleceğini ipotek altına almaktan artık vazgeçmelidirler.
Artık insanlarında bu oyunu görmesi, bu anlayıştan olan menfaat gruplarının ve siyasilerinde bu yanlıştan dönmeleri lazım.
Mazlum, mağdur insanların kan ve gözyaşları üzerinde, itibar, servet, ikbal ve siyası rant, sağlayanlara, toplumun tüm katmanları (bilinçli insanları, aydınları ve aklıselim sahipleri) dur demesi lazım.
Bunun bir yazgı ve kader olmadığını insanlara izah edilmesi lazım. Çünkü toplum öyle şartlandırılmış ki bu düzene karşı gelmek sanki değer yargılarına, Mukaddes değerlerine karşı geliniyormuş gibi bir anlayış hakim.
Artık bilgi, teknoloji ve internet çağındayız. Dünya insanları uzayın derinliklerine gitmeyi, İnsan kopyalamayı, ışınlamayı tartışırken bakın biz hala ne ile uğraşıyoruz ve neyi tartışıyoruz.
Tüm Dünya milletleri, ilimi, irfanı rehber edinirken, Yüce İslam dini de bunu farz kılmış iken, hala okuma yazması bile olmayan cehalet çukuruna yuvarlanan birleri, benim halkımın rehberi olmaya devam ediyor.
. Bu da halkımıza ve insanımıza hem zulüm hem de büyük bir hakarettir.
Aşireti, Aşiretçiliğe çevirmedikçe, aşiretçilik adına insanları bir birine düşürmedikçe, toplumda kin nefret tohumunu ekmedikçe, ayrılıklara sebebiyet vermedikçe, bir zülüm unsuru, ölüm kusan bir silah, siyası rant aracı olarak kullanılmadıkça kimsenin bir diyeceği olmaz
Bu durum böyle giderse, gelecek nesillerin bugün ki sorumlu konumdaki dedeleri hakkında pek iç açıcı sözler sarf etmeyecekleri bir gerçektir.
Bu gidişatın değişmesinde pek ümitli değiliz çünkü bu derin yaraya neşter atacak bir cerraha ihtiyaç var, bu dertleri dert edinecek ve sahiplenen birlerine ihtiyaç var. Şimdilik görünürde öyle bir ümit yok.
Yanı şimdilik bu gidişatı değiştirecek kimseler yok. Amma Allah kimsesizler kimsesidir. En büyük ümidimiz, dileğimiz ve tesellimiz de budur.
Hiç kimsesiz kimse yok, var her kimsenin bir kimsesi, kimsesiz kaldık yetiş ey kimsesizler kimsesi.
Duasını eksik etmeyelim halkımızın ve çocuklarımızın geleceği için.Bu kanın, vahşetin durması ilkel bir anlayış olan kan davalarının kalkması için bakın gençler söz konusu sitede nasıl feryat ediyorlar adeta yalvarıyorlar.
Yorumlardan Bazıları
‘’yapılan bu barışın tüm Diyadin ve İslam alemine mutlu yarınlar içinde kardeşlik ve sevgi içinde mutluluk ve huzur getirmesini temenni ederim. Katkısı olan tüm Diyadin halkına sevgilerimle... SERVET DİLAN
Bu barışta emeği geçen herkese minnettarız.diyadinnet ailesine de bu ilgilerinden dolayı çok teşekkür ediyoruz.
Her iki Ailenin de bundan sonra daha dikkatli olmalarını temenni ediyoruz...
Ben ağrı Diyadinliyim 2 yıldır İstanbul da ikamet ediyorum bu haberi duyunca çok sevindim her iki ailenin barışmasına sebep olan herkesin Allah yardımcısı olsun
Halkımızın daha insancıl yarınlarda yaşaması için bu feodal ve bir o kadar da vahşi olan değerlerin bir daha yaşanmaması umuduyla BARIŞA inanan herkesi yürekten selamlıyorum.
Böyle olayların bir daha yaşanmaması için cenabı Haktan niyaz ediyorum. Sevgili gençler, artık eski, orta çağın cehalet ve düşünceleri bırakalım. Bu çağ artık kan davası çağı değil, bilgi, akıl ve teknoloji çağıdır. Artık birlik olalım. İnan ki kırk yaşındayım, otuz senem Diyadin de geçti. Bir gün rahat, huzurlu yaşamadım. Hep şu ağa bu bey artık bunların peşinde gitmiyelım doğruluğun ve Adaletin peşinde koşalım.Sevgi, barış, huzurlu bir dünya dileği ile hoşça kalın……………Hacıhalıtalı Feyat Yaşar.
Bu nedenlerden dolayı hep geride kalıyoruz ve barışmalarına çok mutlu oldum ve birde benim koyum hadi hayırlısı inşallah diğer aşiretlerde barışır.
Kan davası ve Kısır düşünceler ne zaman ki bu memleketi terk ederse o zaman varırız belki bir yerlere. Bu asırda var mı böle bir saçmalık daha. Memleketin başına kâbus gibi çöken bu zihniyeti istemeyelim artık ve de desteklemeyelim diyorum. Yazık artık bir kişinin anlık sinirinden kaynaklanan hatasını bir gruba ve de topluma mal etmeyi terk edelim artık. Beynimiz başka şeylere çalışsın.İş isteyelim, hak özgürlük ve de demokrasi. Bir şeyler üretelim artık tüketmeyelim var olan umutlarımızı... uzaklardan..
Ben şefik yüce aşağı dalören köyünde doğdum 20 yıldır aydın ilinde yaşıyorum benim köyümde kan davası söylentilerine çok rahatsız oldum biz hangi çağda yaşıyoruz o kadar mı cahil kalmışız hâlâ daha aşiretçilik kan davası peşine koşuyoruz adam vurmaktan hala övgü veriyoruz ne ayıp bir şey çocuklarımıza kötü örnek oluyorlar çocukların eline silah değil Kalem vermeniz gerekmez mi adam öldürme yerine iş sahibi yapmak değil mi paranızı avukatlara vermekten çocuklarınızın okul masraflarına vermek değil mi her gün mahkeme kapılarına birbirine iftira atmaktansa daha güzel yaşamak hakkınız değil mi aşiretçilik yapmaktansa milliyetçilik daha iyi değil mi onun için herkesi daha bilinçli daha akıllı kavgasız güzel bir hayat istiyorum memleketime selam 10.08.2008 ŞEFİK YÜCEALLAH İNŞALAH TÜM MÜSLÜMANLARI KAZA VE BEALLALARDAN KORUSUN İNŞALAH BUNDAN SONRA BÖLE BİR HATA VE ÖFKEYLE KALKMAZLAR İSYANIM ALLAHA DEĞİL Bütün ALLAHSIZLARA VURAL BEY?
Her zaman demişim benim köyüm inci tanesi kadar değerlidir fesatlar aramıza girmesinler ÖZAL POLAT’’
Noktasına virgülüne dokunmadan gençlerin dertlerini, ızdırablarını, arzularını aktardım. Gerisini vicdanlara bırakıyorum.
Hacıhalıtlı Feyat’ın, Şefik YÜCE’nın ve uzaklardan rumuzu ile feryat eden hemşerimizin söyledikleri kulaklarımızda çınlasın.
Aşiretçilik, halkımızın özgür gelişimi ve demokratikleşmesi önünde hâlâ Ayak bağı olarak duruyor. Toplumun gelişmesinin Anahtar kavramı aşiretçiliktir.
Aşiret kavramı; ilk çağlardan beri bir toplumsal örgütlenme biçimi olarak şekillenmiş ve sonrasında yerini yeni örgütlenmelere bırakıp tarih sahnesinden çekilmiş değil, aksine günümüze kadar çok az değişikliğe uğrayarak toplumların tarihini belirlemiştir.
Başka bir anlatımla;Aşiret ile aşiretçilik farklı kavramlardır.Aşiret kavramı; her kavim ve millette mutlaka çeşitli şekilleri ile bulunur. Bu kimi zaman klan olarak adlandırılır, kimi zaman kavim veya başka isimlerle zikredilir (Kaynaklardan toplum hiyerarşik teşekküllü, Yukardan aşağıya doğru şöyle sıralanmaktadır, boy (kabile, taife), Aşiret, cemaat, oymak, Mahalle, oba (aile)) olsa da her zaman var olagelen ve insanlığın fıtratından olan bir örgütlenme şekli olarak tezahür etmektedir.
Aşiretçilik ise aşiret kavramını haksız bir amaca ulaşmak için bir araç olarak kullanılmasıdır. Hizipçiliktir, Ayrılıktır, aykırılıktır..
Bizim burada temas ettiğimiz ve eleştirdiğimiz, Aşiret değil aşiretçiliktir.
Aşiret kavramı, Günümüzde eğer birileri elinde zülüm aracı olarak kullanılıyorsa, mazlumu zalime ezdiriyorsa, aşiret adına aşiretçilik yapılıyorsa yanı bu sistem mazlumu, mağduru, zayıfı korumuyorsa o zaman tarihin içindeki misyonunu tamamlaması lazımYüce Allah Kuran’ı Kerimde Şöyle buyuruyor;
‘’Sizleri kavim kavim yaratım ki birbirinizi tanıyasınız’’
Cenabı hak insanların bir birini tanınması için kavim kavim, aşiret aşiret tayfa tayfa olarak yaratmış yoksa bir birini boğazlaması için değil.
İkinci bir ilahi ikaz;‘’Bir insanı haksız yere öldüren tüm insanları öldürmüş gibidir.’’Bakın iki cihan Serverı peygamberler Peygamberi gönüler sultanı Hz. MUHAMMED (s.a.v) bin beş yüz küsur yıl önce kan davasının cahiliye dönemlerin ilkel bir âdeti olduğunu ve ayaklarının altına aldığını vurgulayarak şöyle buyuruyor; İlk insan Hakları evrensel bildirgesi olan veda hutbesinde;
‘’ Ashabım! Dikkat ediniz cahiliye den kalma bütün adetler kaldırılmıştır. Ayağımın altındadır. Cahiliye devrinde güdülen kan davaları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdulmuttalib’in torunu İlyas bin Rabia’nın kan davasıdır….’’
Evet, kaldırdığı ilk kan davası amcasının torununun kan davasıdır.Şimdi soruyorum; Ölüm makinesi haline getirilen genç kardeşim, bu kadar gerçekler karşısında ve bu ilahi ikazlara, rağmen hâla aşiretçilik adına ölmeye öldürmeye devam mı? Yoksa insanca, kardeşçe yaşama yönünde mi Kararın?
KAN’IN, GÖZYAŞININ OLMADIĞI BİR DÜNYA DİLEĞİYLE...
(İAD)